Bağlanma teorisi ve kişilik tipi: bağlantıların izini sürmek

Bu makale yapay zeka tarafından otomatik olarak çevrilmiştir. Çeviri hatalar veya alışılmadık ifadeler içerebilir. İngilizce orijinal sürüm burada mevcuttur.

Romantik ilişkilerinizde aynı kalıpları tekrar tekrar yaşamanıza rağmen neden değişemediğinizi hiç kendinize sordunuz mu? Cevap, bağlanma teorisi ile kişilik tipi arasındaki ilgi çekici kesişim noktasında yatıyor olabilir.

Kişiliğinizi bir ev gibi hayal edin – temeli genetik ve erken yaşantılarınızla atılmış, odaları ise size özgü özellikleriniz ve tercihlerinize göre şekillenmiş. Şimdi, bağlanma stilinizi bu evin ön kapısı olarak düşünün – başkalarını içeri nasıl davet ettiğiniz ya da bazen onları belli bir mesafede nasıl tuttuğunuz budur.

Bağlanma teorisi ve kişilik tipi iki farklı kavram olsa da, özellikle romantik ilişkilerde davranışlarımızı ve tercihlerimizi şekillendiren biçimde çoğu zaman iç içe geçerler.

Bu yazıda bağlanma teorisini ve bunun kişilikle olan bağlantılarını inceleyeceğiz. Her iki kavrama da hakim olmak, kişisel gelişim yolculuğunuz ve daha sağlıklı ilişkiler kurmanız için önemli. Yazının sonunda, neden olduğunuz kişi olduğunuzla ilgili yepyeni bir bakış açısı kazanabilirsiniz. Ve umarız bu yeni bulguları kendi yararınıza kullanabilirsiniz.

Bağlanma Teorisi Nedir ve Bağlanma Stilleri Nelerdir?

Psikolog John Bowlby tarafından 1950’lerde ortaya atılan bağlanma teorisi, yaşamımızın ilk yıllarında bakımverenlerle yaşadığımız deneyimlerin, yakın ilişkilerdeki beklentilerimizin, davranışlarımızın ve duygusal tepkilerimizin temelini oluşturduğunu savunur. Bowlby, bebeklik çağında birincil bakımverene kurulan bağların, ileriki yaşlarda arkadaşlıklardan romantik birlikteliklere kadar başkalarıyla nasıl etkileşim kurduğumuzu temelden etkilediği sonucuna vardı.

Bowlby’nin çalışma arkadaşı Mary Ainsworth ve yüksek lisans öğrencisi Mary Main, bu teoriyi Ainsworth’un ünlü “Yabancı Durum” deneyleriyle geliştirdiler. Bu deneylerde, bebeklerin annelerinden kısa süreli ayrıldıklarında ve tekrar bir araya geldiklerinde verdikleri tepkiler gözlendi. Araştırmacıların bulguları, biri güvenli, diğer üçü ise güvensiz olan dört farklı bağlanma stilinin saptanmasına yol açtı. Bu dört bağlanma stili, bebeklerin anneleriyle kurduğu davranış kalıplarını tanımlar ve yıllar içinde yetişkinlikteki ilişkilerde de sürdüğü gösterilmiştir:

  1. Güvenli bağlanma: Bu bağlanma stilinde, çocuklar dünyayı güvenle keşfeder; çünkü daima dönebilecekleri güvenli ve rahatlatıcı bir bakımveren olduğundan emindirler. Yetişkin olduklarında, güvenli bağlanma stiline sahip kişiler yakınlıktan rahatsızlık duymaz; sağlıklı, istikrarlı romantik ilişkiler kurabilirler. Genellikle hem kendilerine hem de başkalarına olumlu bakar, bağımsızlık ile duygusal yakınlık arasında dengede kalabilirler.
  2. Kaygılı ya da kaygılı-ilişkisel bağlanma: Bakımvereninden ayrılınca aşırı huzursuz olan ve tekrar bir araya gelindiğinde kolayca sakinleşemeyen bir çocuğu gözünüzde canlandırın. Bu kişi yetişkinlikte yakınlık isteği ile terk edilme korkusu arasında gidip gelir. Kaygılı-ilişkisel bağlanma stiline sahip kişiler romantik ilişkilerinde sıklıkla güvensizlik duyar, sürekli onay ve güvence arayışında olurlar.
  3. Kaçıngan ya da küçümseyici-kaçıngan bağlanma: Bazı çocuklar, bakımverenden ayrılınca pek üzülmez; döndüğünde ise ona yaklaşmaktan kaçınır. Bunlar, küçümseyici-kaçıngan bağlanmanın erken işaretleridir. Yetişkin olduklarında, bu kişiler yakınlık yerine bağımsızlık ve kendi kendine yetmeyi önemser. Başkalarına güvenmekte zorlanabilir, yakın ilişkilerden veya duygusal açıdan savunmasız olmaktan kaçınabilirler.
  4. Dezorganize ya da korkulu-kaçıngan bağlanma: Bu bağlanma stili, hem kaygılı hem de kaçıngan modellerin birleşimini yansıtır. Genellikle aşırı tutarsız bakım alan bir çocukluğun göstergesidir. Bir anda rahatlık ve huzur bulabilirken, hemen ardından – duygusal ya da fiziksel – yoğun bir acı yaşayabilirler. Korkulu-kaçıngan kişiler yakın ilişkiler isterken yakınlıktan da korkar; bu da romantik ilişkilerde çelişkili duygulara ve öngörülemeyen davranışlara yol açabilir.

Bağlanma Stilleri ile Kişilik Arasındaki Etkileşim

Peki, bağlanma stilleri ile kişilik teorisi nasıl bir araya geliyor?

Erken bakımveren deneyimlerimiz kişiliğimizin bazı yönlerini şekillendirse de, doğuştan gelen mizacımız da güvenli veya güvensiz bağlanma geliştirme biçimimizi etkiler. Örneğin, doğası gereği daha temkinli veya hassas bir çocuk (muhtemelen bir İçedönük veya Duygusal kişilik tipi), bakımvereni tutarsız davrandığında güvensiz bir bağlanma stiline daha yatkın olabilir. Buna karşılık, daha dışa dönük karakterde bir çocuk (örneğin, Dışadönük bir kişilik tipi) benzer koşullarda bile güvenli bağlanma geliştirmede daha dirençli olabilir.

Kişiliğin bazı yönlerinin doğuştan geldiği ve kişinin hayatı boyunca görece sabit olduğu düşünülmektedir. İçedönük veya Dışadönük, Mantıklı ya da Duygusal oluşumuz gibi temel özelliklerimiz genellikle tutarlı kalır. Oysa bağlanma stilleri yaşantılara daha çok bağlıdır, yani kasıtlı ya da kendiliğinden zaman içinde değişebilirler.

Önemli Nokta: Temel kişilik özellikleriniz çoğunlukla sabit kalsa da, bağlanma kalıplarınız farkındalık ve emekle değişebilir.

Bağlanma Stilleri ve Kişilik Özellikleri

Tüm bunlar bizi asıl soruya getiriyor: 16 kişilik tipinin her biri en çok hangi bağlanma stiline yatkın?

Belki hayal kırıklığına uğrayacaksınız ama gerçek şu ki, bağlanma stilleriyle belirli kişilik tipleri arasında birebir bir bağlantı bulunmuyor. Ancak, bağlanma stilleriyle kişilik özellikleri arasında bazı ilginç ilişkiler gözlemleyebiliyoruz.

Kişilik tipinizi ya da sahip olduğunuz kişilik özelliklerini bilmiyorsanız, şimdi ücretsiz kişilik testimizi çözmek için harika bir zaman.

Güvenli Bağlanma

Güvenli bağlanma stili, genellikle kendine güvenen ve duygusal açıdan dengeli bireylerde daha sık görülür. Bu da, bu bağlanma örüntüsü ile Özgüvenli kişilik özelliği arasında bir ilişkiye işaret eder. Kendine daha fazla güvenen kişiler, bağımsızlık ve yakınlık arasında dengeyi daha kolay sağlayabilir; bu muhtemelen daha tutarlı bir özgüven duygusuna sahip olmalarından kaynaklanıyor olabilir.

Kesin bir bağlantı olmamakla birlikte, araştırmalar, güvenli bağlanma stilinin Dışadönüklük ve Duygusal özelliği ile de ilişkili olabileceğini gösteriyor. Duygusal olarak başkalarına odaklı ve duygulara duyarlı olan kişilerin güvenli bağlanma geliştirme ihtimali daha yüksek olabilir.

Kaygılı-İlişkisel Bağlanma

Kaygılı-ilişkisel bağlanma stili, genellikle daha az genel güvene sahip, duygusal hassasiyeti yüksek ve ilişkilere fazlaca odaklanan kişilerde görülür. Bu eğilimler, özellikle Çalkantılı ve Duygusal kişilik özellikleriyle yakından ilişkilidir.

Diğer özelliklerinden bağımsız olarak, Çalkantılı tipler daha sık duygusal dalgalanmalar ve özgüven eksikliği yaşar. Benzer şekilde, Duygusal özelliğe sahip olanlar, duyguları ve aradaki uyumu ön planda tutar; bu da ilişkilerindeki güvensizlik ve partnerlerinin hisleri konusunda endişelerini artırabilir.

“Başka Birine Güvenmek” anketimizde şu soruyu sorduk: “Sık sık başkaları tarafından reddedilmekten korkar mısınız?” Bu soru doğrudan romantik ilişkileri hedef almasa da, iki özelliğin ilişkilerdeki güvenlik duygusunda ciddi bir etkisi olduğunu açıkça gösteriyor. Çalkantılı kişiliklerin %87’si ve Duygusal tiplerin %82’si, reddedilmenin kendileri için çok gerçek bir korku olduğunu belirtirken, bu oran Özgüvenli tiplerde %43, Mantıklı tiplerde ise %55.

Aşağıdaki grafiklere göz atabilirsiniz. İlk grafikte veriler Strateji temelinde düzenlenmiştir. Sürekli Gelişim (İçedönük ve Çalkantılı – %89 katılım) ile Sosyal Katılım (Dışadönük ve Çalkantılı – %83 katılım) stratejilerine sahip olanlar, Özgüvenli Bireysellik (İçedönük ve Özgüvenli – %46) ve İnsan Ustalığı (Dışadönük ve Özgüvenli – %37) gruplarıyla karşılaştırıldığında dikkat çekici bir fark gösteriyor. Çalkantılı stratejilerin ortalama katılım oranı, Özgüvenli stratejilere göre 44 puan daha yüksek.

İkinci grafikte ise, dört farklı Rol arasındaki farkı göreceksiniz. Analizciler (tamamı Mantıklı özelliği taşıyor) bu soruya en az katılım gösteren grup olup, toplamda %56 oranla en düşük katılımı göstermiştir. Buna karşılık, Diplomatlar (tamamı Duygusal özelliğe sahip) %82 ile en yüksek katılım oranına sahip – arada 26 puanlık bir fark var.

Küçümseyici-Kaçıngan Bağlanma

Duygudan çok mantığı, karşılıklı bağımlılıktan çok bağımsızlığı önemseyen kişilik tiplerinin, çocuklukta bu doğal eğilimlerini korumalarını “gerektiren” tecrübeler yaşadıklarında küçümseyici-kaçıngan bağlanma geliştirmeleri daha olası olabilir. Verilerimiz, bu bağlanma örüntüsünün, İçedönüklük ve Mantıklı özelliğiyle güçlü bir ilişki gösterdiğini destekliyor.

İçedönük bireyler genellikle ilişkilerinde kişisel alana daha fazla ihtiyaç duyar. Bu da bazen ilişki talepleri yoğunlaştığında geri çekilme eğilimi olarak kendini gösterir. Mantıklı kişilikler bağımsızlıklarıyla tanınır ve çoğunlukla duygusal yakınlık ve partnerle savunmasız olma yerine kendi kendilerine güvenmeyi tercih ederler.

“Duygusal Savunmasızlık” anketimizde “Birine açıldığınızda, genellikle daha rahatlamış mı yoksa daha endişeli mi hissedersiniz?” diye sorduk. Bu soru romantik ilişkilerdeki özel iletişimi doğrudan sorgulasa da, en duygusal konuşmaların kimlerde huzursuzluk yarattığını gösteriyor.

İçedönüklerin neredeyse %67’si, birine açık davrandıktan sonra endişeli hissettiğini söylüyor; bu oran Dışadönüklerde %48.

Mantıklı özelliğine bakarsak, Mantıklı tiplerin %71’inden fazlası duygusal olarak açıldığında endişe hissederken, Duygusal tiplerde bu oran %57 civarında.

Korkulu-Kaçıngan Bağlanma

Bu bağlanma stili ile bir ilişki, adeta bir lunapark treni gibi; Korkulu-kaçıngan bireyler yakınlık isteğiyle ona itme arasında gidip gelirler. Bu durum, partnerlerini de ne sunmaları gerektiği konusunda çoğunlukla şaşırmış halde bırakabilir. Bazen güvenceye, zaman zaman ise yalnızlığa ihtiyaç duyarlar. Bazen partnerlerine karşı savunmasız olurlar, bazen ise duygusal olarak tamamen kapanabilirler.

Kendinden şüphe ve duygusal iniş çıkışlara yatkın olan Çalkantılı kişiler, bu bağlanma stilini geliştirmeye daha meyilli olabilir. İçsel karmaşaları, ilişkilerinde hem yakınlık isteyip hem de bunu yönetememekten dolayı uzaklaştırıcı davranışlar sergilemelerine sebep olabilir.

Bu tür güvensiz bağlanma, kişinin kişilik özelliklerine göre farklı şekillerde kendini gösterebilir. Dışadönükler, kaygılarını yatıştırmak için bağlantı arayabilir, ancak iş fazla yoğunlaşınca geri çekilebilirler. İçedönükler ise derin bağlar arzular ancak bu ilişkileri sürdürecek kadar savunmasız olma becerisinde zorlanabilirler.

Mantıklı ve Duygusal özelliklerin etkileşimi, bu bağlanma stilinin karmaşıklığına katkıda bulunabilir. Güçlü Duygusal tercihlere sahip kişiler, ilişkilerdeki duygusal gelgitlere daha hassas olabilir; bu da hem yakınlık arzusunu hem de yakınlık korkusunu artırabilir. Mantıklı tipler ise duygularını zihinsel olarak değerlendirip, yakınlık ihtiyaçları ile bunu ifade edebilme yetileri arasında bir kopukluk yaşayabilir.

Unutmayın: Bu kişilik-temelli bağlanma eğilimleri, dışarıdan araştırmalarla önerilen ve verilerimizle desteklenen korelasyonlardan ibarettir. Keskin ve net çizgiler yoktur. Özgüvenli kişilik tipleri de güvensiz bağlanma stiline sahip olabilir; pek çok Çalkantılı tip ise sağlıklı, güvenli bağlar sürdürebilir. Duygusal partnerinizle savunmasız olabilen sayısız Mantıklı tip, tam tersine açılmakta zorluk çeken ve içe kapanık birçok Duygusal kişilik olabilir.

Kişilik tek başına bağlanma stilinizi belirlemez. Kişilik özelliklerinizin rolünü ve bunların yaşam deneyimlerinizle birlikte bağlanma stilinizi nasıl şekillendirdiğini anlamak, romantik ilişkilerdeki kalıplarınıza dair daha bütüncül bir bakış sağlar. Bu bilgileri kişisel gelişim için bir başlangıç noktası olarak kullanın, kesin bir tanı aracı olarak görmeyin.

Benim Bağlanma Stilim Ne?

Bağlanma stilleri ile kişilik arasındaki bağlantıları daha iyi anlamamıza yardımcı olmak ister misiniz? Öyleyse “Bağlanma Stili” anketimize katılarak bu önemli araştırma alanındaki eksiklerimizi tamamlamamıza katkı sağlayabilirsiniz.

Bağlanma stilinizi öğrenmek, ilişkilerdeki davranış kalıplarınızı keşfetmek için harika bir başlangıçtır. Ancak bağlanma stilinizi nasıl belirleyeceksiniz?

İyi haber şu ki, biraz kendinize dönüp düşünmeniz yeterli olacak. Aşağıdaki soruları kendinize sorarak romantik ilişkilerdeki tipik davranış kalıplarınızı keşfetmeye başlayabilirsiniz:

  1. İlişkilerinizde duygusal yakınlık kurmakta ne kadar rahatsınız? Duygularınızı kolayca paylaşır mısınız, yoksa daha çok içinizde mi tutarsınız?
  2. Partnerinizin sizi terk etmesinden ya da sizi yeterince sevmemesinden sık sık endişe duyar mısınız? Kısa süreli ayrılıklarda dahi bu duruma nasıl yaklaşır, nasıl başa çıkarsınız?
  3. Başkalarına güvenmek sizin için kolay mı, yoksa kendi kendinize yetmeyi mi tercih edersiniz? Başkalarının size güvenmesi size neler hissettiriyor?
  4. Partneriniz duygusal destek ihtiyaç duyduğunda nasıl karşılık veriyorsunuz? Bunu sağlamakta rahat mısınız, yoksa sizi huzursuz mu eder?
  5. İlişkilerinizde çatışmalarla nasıl başa çıkıyorsunuz? Sorunları açıkça konuşarak mı yoksa daha sakin ve saygılı bir şekilde mi çözmeyi tercih ediyorsunuz? Belki de zorlayıcı konulardan tamamen kaçınıyor, ya da partnerinizin üzülmemesi için fazlaca uyum gösteriyorsunuz?

Ekstra Soru: Kişilik tipiniz, yukarıdaki sorulara verdiğiniz her bir cevabı nasıl etkiliyor?

Bu soruların bilimsel bir tanı ölçeği yok; ancak kendi cevaplarınızı düşünerek yukarıda açıkladığımız bağlanma stilleriyle karşılaştırmanızı öneririz. Yanıtlarınız en çok hangi bağlanma stiline uyuyor?

Daha somut bir cevap arıyorsanız, The Attachment Project sitesini ziyaret edebilir, hızlı bir test ile en olası bağlanma stilinizi keşfedebilirsiniz. Pek çok insanın tek bir bağlanma stiline birebir uymadığını unutmayın. Farklı stillerin bazı eğilimlerine sahip olabilirsiniz. Amacınız kendinize bir etiket yapıştırmak değil, ilişkilerdeki davranış şekillerinizi anlamaktır.

Önemli Nokta: Kendi bağlanma stilinizi ve kişilik tipinizi anlamak ile bunların ilişkilerinizi nasıl etkilediğini keşfetmek için öz değerlendirme çok önemlidir.

Bağlanma Stilimi Değiştirebilir Miyim?

Güzel haber şu ki, güvensiz bir bağlanma stili köklü olsa bile, değişmez değildir. Öz farkındalık, çaba ve çoğu zaman destekleyici ilişkilerle (ve belki de terapinin yardımıyla) daha güvenli bir bağlanma stiline doğru ilerlemek mümkün.

Bu gerçek hayatta neye benzeyebilir? Cevap kişiden kişiye değişecektir (ve sıklıkla ilişkinizdeki kişiye, kültürel arka planınıza ve diğer yaşam koşullarınıza da bağlıdır), fakat burada da kişilik teorisinden yararlanabiliriz:

  • Dışadönük kişilikler, sosyal enerjilerini partnerleriyle düzenli ve anlamlı sohbetler başlatmakta kullanabilir. Bunu yaptıklarında, ilişkilerde yüzeyin ötesine geçmeyi ve daha derin bağ kurmayı öğrenebilirler.
  • İçedönük tipler, partnerleriyle birlikte dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak zamanlar ayırarak ilişkide güven pekiştirebilir, ortak alanın huzuruna alışabilirler.
  • Mantıklı tipler, mantıksal yaklaşımlarını; etkileşimlerinde tekrar eden kalıpları tespit etmek ve partnerleriyle birlikte, bağlanmaya dair sorunları ele almak üzere pratik çözümler geliştirmek için kullanabilir.
  • Duygusal kişilikler, doğal duygusal zekalarını ve empati yeteneklerini kendilerine yönelterek duygularını kabullenebilir ve kendilerini daha rahat ifade etmeyi öğrenebilirler.
  • Özgüvenli tipler, ihtiyaç ve sınırlarını nazikçe ve açıkça ifade edebilir, partnerlerinin de aynısını yapmaları için onlara cesaret verebilirler.
  • Çalkantılı kişilikler, yüksek öz farkındalıklarını, duyguları ve kaygılar hakkında açık konuşmalara yönlendirebilir; partnerleriyle birlikte muhtemel güvensiz kalıplarının farkına vararak daha güvenli ve destekleyici bir ilişki inşa edebilirler.

Unutmayın, değişim bir süreçtir, bir anda yaşanmaz. Güvensiz bağlanma stiline sahip olanlar için güvenli bağlanmaya dönüş, sizi konfor alanınızdan çıkarabilir. Bu zaman, sabır ve şefkat ister. Kişilik eğilimlerinizi anlamak, bu kişisel gelişim yolculuğunu daha bilinçli atmanızı sağlar. Faydasız eğilimlerinizi fark eder ve telafi etmeyi öğrenirken, güçlü yanlarınızı da kullanabilirsiniz.

Son Düşünceler

Bağlanma teorisi ve kişilik tipi, kendimizi ve ilişkilerimizi anlamak için kullanabileceğimiz iki ayrı penceredir. Her şeyin cevabını vermeseler de, bu iki kavramı araştırmak davranışlarımız, tercihlerimiz ve ilişkilerimiz hakkında değerli içgörüler sunar.

Bağlanma stilinizi, kişilik özelliklerinizle birlikte anlamak; kendinize bütüncül bir bakış sunar. Bu bilgi, ilişkilerinizdeki zorluklarla başa çıkarken ve değer verdiğiniz kişilerle daha doyurucu bağlar kurarken kişisel gelişiminizde güçlü bir katalizör olabilir. Güvenli bağlara sahip olun ya da kaygılı veya kaçıngan eğilimler sergileyin, bu kalıpları fark etmeniz, romantik ilişkilerde daha bilinçli ve olumlu adımlar atmanızı sağlar.

Peki bundan sonra ne yapacaksınız? Belki bu konuları partnerinizle veya güvendiğiniz bir arkadaşınızla tartışmak istersiniz. Belki de sadece ilişkilerinizdeki kendi davranış kalıplarınıza daha fazla dikkat etmeye başlarsınız. Ne yaparsanız yapın, bu serinin bir sonraki yazılarına göz atabilirsiniz; burada kişilik ve bağlanma stili bilginizi romantik ilişkilerinizde nasıl kullanacağınızı inceleyeceğiz:

Ve unutmayın, öz farkındalığa atacağınız her küçük adım bile ilerlemedir. Kişisel büyüme ve kendini keşfetme yolculuğunuz kutlu olsun!

Daha Fazlasını Keşfedin